Bugün Rabbimize şükürler olsun ki, minarelerin gölgesinde yaşıyoruz. Haydi, sorun kendinize… Gündelik hayatın hengâmesinde o ilahi sözleri dinlemeye ne kadar vakit ayırıyorsunuz? Bir ezanı başından sonuna kadar dinleyebiliyor musunuz? Yüreğimize çekebiliyor muyuz bizi salaha ve felaha çağıran, minarelerden gelen o ilahi daveti.
1400 yıl önce birinci şerefe, Hz. Muhammed s.a.v.’in evinin damıydı. Irkın değil, takvanın, liyakatin ve ehliyetin zafer işaretiydi, simsiyah Bilal Habeşi… Allahu ekber Allahu ekber dediği anda bütün taşları oynuyordu gökyüzünün. Allahu ekber Allahu ekber dediği anda bütün taşlar yerine oturuyordu. Eşhedü ella ilahe illallah dediğinde bütün güçlüler zayıf oluyorlar. İkinci defa Eşhedü el la ilahe illallah dediğinde bütün zayıflar kuvvetli oluyor… Ezan-ı Muhammediyeyi böyle dinleyerek ne kadar zaman geçti kim bilir üzerimizden…
Bir sabah uykudan yeni kelimelerle uyanıyor Hz peygamberimiz…. Namaz uykudan hayırlıdır… Ezanın sonuna Hz Bilal’in ilave ettiği bu cümle için “Bu ne güzel bir söz, her sabah ezanında söylemelisin bunu” diyor Bilâl’e. O sabahtan beri uyku ve namaz terazisinin iki kefesinde namaz için, daha hayırlı olan için mücadele edip, duruyoruz kıbleye…
Artık Bilal Habeşi yok… Lakin miras bıraktığı ilahi davet dilden dile, gönülden gönüle dolaşıyor. Davetin yapıldığı yer, İslâm mimarisinin uzun boylu sancağı minareler… Camilerin tamamlayıcısı ve her daim güven veriyor gölgesinin düştüğü yere. Müslümanın, Mimar Sinan’ın Selimiye minaresi gibi, yüreğinde, işinde, sözünde, hayatının her alanında eğirilik olmaz. Olmamalı da diyor bizlere…..
Ve bir gün gecenin bir yarısında, saat 00.13’te o minarelerden Ezanlar ve selalar yükseliyor… Ne olduğundan habersiz olanlar bir şeyler oluyor bu saatte… Minareler neyi haykırıyor diyorlar.. O anda sokaklarda devletime, milletime ve demokrasime dokunma diye tankların karşısında duranlar, minarelerin sedalarıyla her biri, ayrı bir kahramana dönüyor.. Okunan selaları duyanların yüreğinde, belki de Allah bana şehadeti nasip ediyor diye mutluluk var. Diyanet İşleri Başkanımızın o güzel ifadesi ile Ezanları susturan darbeler, darbeleri susturan Ezanlara, selalara dönüyor…
Bugün o minarelerin gölgesinde görev yapan biz din gönüllülerinin, halkımıza dinini öğretme sorumluluğumuz var.. Doğru bilgiyi Peygamberi bir anlayış ile, kimseyi ayırmadan ,kırmadan anlatma, öğretme vazifemiz var ..Aziz milletimizin o minarelerinin gölgesinde dinini öğrenmeye ihtiyacı var.15 Temmuzdan ders almamız gerek .Birliğimizi, beraberliğimizi tıpkı camilerin saflarındaki gibi bir ve kenetlenmiş vaziyette gerçekleştirmeye ihtiyacımız var. Liyakati, takvayı, doğruluğu yüceltmeye, merhameti arttırmaya, bütün canlıları Allah için sevmeye ihtiyacımız var.
Zaman hızla akıp gidiyor… Doğduğumuzda kulaklarımıza okunan ezanların namazı, musalla taşında bizleri bekliyor. İşte hayat bu kadar kısa…Bir ezan ile namaz arası kadar…..Haydi dostlar bu yazıdan sonraki ilk ezanı başka dinlemeye çalışın…Kendinize bir iyilik, bana da bir dua edin….
Selam ve dua ile…..
Minareleri+Ezansız+Bırakma+Allah'ım!