Bu aralar hayat; bir metrobüste yandaki koltukta, başkasının okuduğu kitabı okumak gibi…
Hiç kimse kendi hayatını yaşamıyor, yaşayamıyor.
Covit -19 denen illetin elinde oyuncağı olmuşuz, adeta ölüme çağırıyor insanları…
Genç, yaşlı, çoluk, çocuk demeden.
Ülke olarak zor günler geçirdiğimiz bu dönemde, belki diyoruz bir umut bu virüs aşıyla gider, gitmeli de gitmesi için şartlar da oluşturuldu.
Bu covit-19 da hayatımızdan çıkıp gitmeli diğer pislikler gibi.
Gitmesi içinde hep birlikte kurallara uymamızı aklımızdan çıkarmayalım.
Gerekmedikçe dışarıya çıkmamamızı, çıkma gibi bir zorunluluğumuz var ise önce kendimize saygılı olmamız gerektiğini, sonra da dışarıda yaşlı, genç, çoluk, çocuk nefes alan tüm canlılara en az kendimiz kadar saygılı olup, kurallara uymalıyız.
Her şeyin bir sonu olduğu gibi bu virüs denen illetin de elbet bir sonu olacak.
Yeter ki yarına dair olan, hayallerimizi gerçekleştirmek için umudumuzu yitirmeyelim.
Hayat; dört mevsim bahar misalidir…
Kimi zaman cam kırıklarına basmamak için parmak uçlarında yürümek gibidir.
Ölüm parmak ucunda, virüs de kapının ucunda, tuttuğunu götürmeyi bekliyor.
Aslında hayatın harfleri sessiz olsa da, duymak isteyenlere çok şey söylüyor anlayana.
Bilinçli bir şekilde bu mücadeleyi verirsek bu savaşı kazanmamız mümkün.
Hayat labirenti karmaşık ve sancılı olsa da
İnadına Uyumak İçin değil,
Uyanmak için uyuyacağız.
İnadına seveceğiz.
İnadına sımsıkı sarılacağız hayata… Nur Kurt
Yorumlar (0)