Belgesel izliyordum; destan tadında; gözlerimizde ki körlüğü açıp, yüreğimiz ile vicdan yollarını durmadan temizleyen, bilgi, sabır dolu; tabiatın imbiğinden süzülen canlı olan her şeyin insan kadar değerli ve kutsal olduğunu anlatan çalışmalar…
Bizlere, ceylanın güzelliği kadar, farenin, kartalın, yılanın, baykuşun, çekirgenin, kırkayağın da güzelliklerini; yaşam için ne büyük öneme sahip olduklarının doğal, aklıselim gerçeklerini anlatan eli öpülesi insanlar…
Göçebelerin yüzü güleç, utangaç, yürekleri mahcuptur. Misafiri onurlandırmak için yapmayacakları şey yoktur. Aynı zamanda, duygulara teslimiyet; bir ormanı, ırmağı yok edecek kadar; oraları çorak bir bataklığa bırakacak kadar da karışık, yetersizdir. Sevinçleri yaz yağmuru kadar kısa, hüzünleri şiddetli bir fırtına kadar gerçek ve yıkıcı…
Yine öyle bir anda; belgeselin görüntülerinden öte, felsefesine tutulma zamanı; gün biterken bir söz fısıldandı kulağımdan öte; tüm benliğime; “ Toprak üzerine karanlık çöküyordu!”
Şair değilim; ama şiir yazmamı amatör heyecana katılıp, şiirlerin şölenine girme kim engel ki?
Bende öyle yaptım ve dizeler medeniyetine girmeye cesaret eyledim;
Toprağın üzerine karanlık çöküyordu.
Biten günü mü, gelen geceyi mi anlatıyordu?
Bilinmez! Her ikisini de duyuyorum,
İlgilenmiyorum…
Aradığım bu değil.
Sözcük satın alan Yunanlı şair misali,
Öğreniyorum;
Tükenişe, değişime, dönüşüme yaklaşırken…
Toprağın üzerine karanlık çöküyordu.
Trakyalı çoban; Sezar’a kafa tutuyor;
Tepenin kutsallığını çiğnediği için.
İskender’in büyüklüğü;
Aristo’nun yüceliğine, felsefesine denk!
Şafak, tan karanlığına muhtaç!
Gecenin perileri, beklerler hep;
Diğer yarısını gecenin…
Musallat olurlar korku bekleyen insancıklara Horoz öterken,
Atlarlar aşağı bindikleri insanın, beygirin üstünden.
Toprağın üzerine karanlık çöküyordu.
Yaptıklarımızı, yapamadıklarımızı, tatminsizliğimizi,
Yeşertecek nice sürprizi bekliyoruz,
Bizden öncekilerin bekleyişine benzer…
Yarı tanrı olma özentisi,
Ta ki topuğumuzdan bizi vuracak bir okun saplanışı,
Paris’in, Hektor, Truva’nın öcünü alıp, Aşil’in işini bitirişi…
Hektor, Paris, Helene, Aşil, Yüce Zeus bile ölümü seçti;
Güya ölümsüzken…
Tahir, Zühre, Ferhat, Şirin,
Veysel Daha niceleri,
Şanlarına hiçbir yapaylık katmadılar. Doludizgin ilerliyor zaman,
Toprağın üzerine karanlık çöküyor.
Kuzey kutbuna çöken karlar, Sesi, toprağı örttüğü gibi;
Usulca çöküyor…
TOPRAĞIN+ÜZERİNE+KARANLIK+ÇÖKÜYORDU+---------------------------------------------------------