Ben yaşadığım müddetçe Kur'an'ın kölesiyim. Ben Hz Muhammed'in ayağının toprağıyım. Eğer biri benim sözümden bundan başka en ufak bir şey bile nakledecek olursa, o kimseden de o nun sözünden de uzağım .diyor Mevlana Celaleddin Rumi…….
İnsanlık tarihi, hayatı ilgilendiren her alanda yetiştirdiği seçkin insanlarla doludur. Araştırma, keşif ve buluşlarla ilgilenmeyi hayat tarzı olarak benimseyen marifet ehli İnsanlar, bir anlamda diğer insanların akıl, gönül ve ruh aydınlanmalarına vesile olmuşlardır. Mevlana kendisinden önceki büyük düşünürleri doğru anlamış, büyük bir düşünce adamı ve insandaki fiziksel ruhsal gelişimi kavrayabilmiş, doğru yorumlamış ender şahsiyetlerden birisidir. Mevlana 30 Eylül 1207 de Belh te dünyaya gelmiştir. BELH şehrinde siyasi istikrar bozulduğundan, ailesiyle birlikte 13. asrın ortalarında Horasan dağları ile bozkırlarından gelerek Selçuklu Devleti'nin başkenti olan Konya ya yerleşmiştir. Görüşleri ve felsefi çalışmaları ile Selçuklu Devleti'nin yönetimi tarafından büyük saygı görüp, fikirlerinden istifade edilmiştir. İlmin, İrfan’ın ve Şairce duygunun buluştuğu bir bilge kişi olarak, toplumun gündelik hayatı ile yakından ilgilenmiş ve insan ruhunun problemlerine ikna edici çözümler sunmuştur.
Ünü çağının ve yaşadığı coğrafyanın sınırlarını aşan Mevlana, sufi kimliğinin yanı sıra alim ve şairdir. İslam dünyasında hürmet belirtmek için önemli kişilerin isimlerinin önüne konulan Mevlana yani Efendimiz lakabı Celalettin Muhammed ile birlikte özel bir isme dönüşmüştür. O nu yücelten ve kendi deyimiyle gönüllerde yer bulmasını sağlayan engin hoşgörüsü, sevgi insanı olması, insanlara bir yandan özgüven aşılarken, diğer yandan korkularını giderip, zihinsel bakımdan arınmalarını sağlayarak, onlardaki dinsel taassubu (körü körüne aşırı bağlılığı) bitirmiş olmasıdır.
Mevlana’nın putperest olsan da,Mecusi olsan da ,tövbeni bin kez bozmuş olsan da yine gel….. bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir…. Sözleri onu evrensel yapmış, hatta cenaze törenine her inanç ve anlayıştan kişiler, ona duyulan büyük sevgi ve saygıdan dolayı o devirde papazlar ve hahamlar dahil kültürel bakımdan çok farklı inançların mensupları katılmıştır.
Günümüzde hoşgörüsüzlük, cimrilik, bencillik, başkalarının kusurlarını araştırmak, gerginlik ve öfke gibi kötü huyların, insanlar arasında çoğalması sonucu ortaya çıkan bunalımlara karşı ,o asırlar öncesinden gönderdiği sözlerle bir bilgi kaynağı olarak insan aklını, nur ile yıkamış ,gönülleri kirden kurtarmış ,gönülleri coşturmuş , insan kalbini saflaştırmıştır. Bizleri bir Kuş Sütü eksik olan sofralarımıza, şu markayı giyiyorum, bu markayı kullanıyorum gösterişiyle ve böbürlendiğimiz bu zamana inat, evinin sofrasında bir kâse çorbadan fazlasını görünce, öfkelenmesi dünya malına hiç yüz vermeyerek maddenin çok ötesine geçebilmiş olması hiç şüphesiz Mevlana'yı daha da yüceltmiştir.
Bugün dünya da toplumlara özgürlük ve demokrasi getirme adına işlenen cinayetler ve savaşlar, bitmek bilmeyen kıyımlar ve yaşanan yıkımlar, bizi yeniden durup düşünmeye sevk etmelidir. Mevlanalar yetiştirmiş kültür ve medeniyeti yeniden okumalıyız. Elhamdülillah biz Mevlana'nın beslendiği kaynaktan beslenmekteyiz. Yani Kur an ve sünnetten… Tasavvuf büyükleri üzerine çalışmalar yapan ünlü Alman İslam bilimcisi Annemarie Schimmel, Türklerin neden batıya yönelme gerekliliği duyduğunu anlayamıyorum,Mevlana gibi, bütün insanlığa yol gösteren bir ışık varken….. diyor. Dünyaya sevgi ve hoşgörü mesajlarımızı sürekli ulaştırmak zorundayız .. Mevlanayı ve kendimizi iyi tanıyabilmek ve iyi anlayabilmek ümidiyle….. Ölümümüz sevgiliye kavuşma ,düğün sevinci gibi olsun…..Selam ve dua ile…..
Twitter ve instagram takip: @ipsalafatihi
Mevlana+Gibi+Olmak…