Paşa Öldü!
Telefonda ki annemin sesi, paşanın öldüğünü haber veriyordu. Bir refleks haliyle zaman kazanmak için; “ Hangi Paşa?” diye zaman kazanmak istedim. Biliyordum bir tek paşa lakaplı tanıdığımın olduğunu, yine de sordum…
Bu içerik 19 Haziran 2017 13:11 tarihinde eklendi ve 58.847 kez okundu
Telefonda ki annemin sesi, paşanın öldüğünü haber veriyordu. Bir refleks haliyle zaman kazanmak için; “ Hangi Paşa?” diye zaman kazanmak istedim. Biliyordum bir tek paşa lakaplı tanıdığımın olduğunu, yine de sordum…
Çocukluğumun paşası; halkın dilinde Sali, diye bildiğimiz Salih ölmüştü… Erken, hazin bir sonun ölümüydü onun ölümü…
Onunla tanışmamız 1960 yılların sonu,1970’li yılların başı olmalıydı. Hayal meyal hatırlanan çocukluk anıları… Birbirimize “paşa” seslenişin daha sonra ki alışkanlık seslenişleri…
Görüşmeyeli kim bilir kaç “yüzyıl” oldu… En azından otuz yıl olmuştur. Hatıraların paşası, sukunete adanmış, sessizliği yaşam biçimi görmüş, titiz temiz, hazineleri teslim etsen yan gözle bakmayacak Salih’i; geç de olsa evlendirilmiş.
Bilirsiniz, sessizliğe yazgılı olanların, bir de sağlam işi varsa; ona bulunacak eşin, konu komşular tarafından seçildiğini!
Paşa’nın yani Salih’in başına gelen, nice ülke insanının başına gelen cinsten… Eş, dost ve akrabalar tarafından kullanılan saflığı, insan tarafı, onun da bir sürü ekonomik darboğazlar yaşamasına neden olmuş.
Bu üzüntüler yetmiş ona. Bir tanrısal ödül niyetine bir de felç gelmiş son yılların başına. Bir de hoyrat bir karı-kadın seçilmişse yazgısal olarak başa; nice eziyet yaşamış, ölü bedende nişaneler taşımış; morluklar, çürükler kalmış paşadan geriye.
Paşa öldü! Çocukluğumun paşası; koca yol dediğimiz, geniş, toprak yolda karşı karşıya geldiğimizde, gülümseyerek birbirine seslenişimiz duruyor hale; Paşököy sokaklarında; “ Nasılsın Paşa?”
Balkanların hemen yakınında; her daim temiz üstlü; V yaka bir kazak vazgeçilmezi… Bir de tam saatinde başlardı bizde ki hayvanları bakım işine. O,öyle bir paşaydı; titiz, sessiz ve ermiş bir insan kılığında; yaşadı, yaşamdan geriye küçük, değerli bir hikâye bıraktı.
Destansı bir sessizlik… Onu ancak; Veysel; o insan aşığı bir de Güven anlar…