“Trakya toprakları el değiştiriyor”
Geçtiğimiz ay Kırklareli’nin Lüleburgaz İlçesi’nde Lüleburgaz Kent Konseyi’nin ev sahipliğinde bir araya gelen Trakya Kent Konseyleri Birliği toplantısının sonuç bildirisini açıkladı. Bildiride, Trakya topraklarının el değiştirdiği belirterek, "Yıllardır
Bu içerik 06 Aralık 2017 06:26 tarihinde eklendi ve 1.387 kez okundu
Trakya Kent Konseyleri Birliği’nden yapılan açıklamada “Trakya Kent Konseyleri Birliği olarak Lüleburgaz Kent Konseyinin ev sahipliğinde yapılan olağan toplantı verimli olmuş ve bölgemiz için Trakyalıların mücadelesi ve çözüm yolları değerlendirilmiştir” denildi.
STK’lAR VE KENT KONSEYLERİNİN YEREL YÖNETİME KATILIMI
Sivil toplum örgütlerinin ve kent konseylerinin kent yönetimine katılımı çağımızın olmazsa olmazıdır. Katılımın bir otoriteyi paylaşmak olduğu, katılımın yüksekliği ile demokrasinin gelişmişliği orantılıdır. Kent konseyleri muhalif yapılar olduğu gibi belediye ile halk arasında köprü görevi gören yapılardır. Açık ve şeffaf olan Kent Konseyleri; kendi içinde demokratik karar alma süreçlerini işleterek bilgilendirme, diyalog, bilgi paylaşma evreleri ile kentlilik bilincini geliştirmelidir. Bu nedenle Sivil Toplum Örgütleri ve Kent Konseyleri katılımcı demokrasinin kapısını açacak örgütlenmelerdir ve önyargısız olarak içinde olup geliştirmek görevimiz olmalıdır.
TRAKYA TOPRAKLARI EL DEĞİŞTİRİYOR
Trakya toprakları hızla el değiştiriyor. Yıllardır uygulanan tarım politikaları sonucunda aile tipi tarım işletmelerinin yetersizliği nedeniyle çiftçiler toprakta gelecek göremediklerinden satmak zorunda kalmaktadırlar. Kapılarında da satılacak tarlaları almaya hazır büyük şirketler beklemektedir. Bu şirketler tarlanın ne kadar verimli olup olmadığına bakmadan bu tarlaları satın almakta, aldıkları arazinin eski sahibince işletilmesine izin vermektedirler. Nereden bakılırsa bakılsın artısı olmayan bu arazi toplamaların nedenleri araştırılmadır.
TRAKYA’DA ÇEVRE VE KENT SORUNU VARDIR
Trakya’da yıllardır süren tarımsal üretimi tüketme çalışmaları sonucunda Ergene dünyanın en kirli akarsuyu durumuna getirilmiştir ve çare olarak sunulan Derin Deniz Deşarjı bölgeye çözüm olmayıp Marmara Denizi için de tehlike oluşturacaktır.
Taş ve Kalker Ocakları bölgemizdeki inşaat sektörüne bağlı olarak artmaktadır. Ayrıca Altın, Bakır, Gümüş Madenleri için arama talepleri hızla artmaktadır. Hayvan yetiştirme alanı olan meraları yok eden bu çalışmalara son vermek için Mecidiye bilirkişi raporunda dendiği gibi bu izni veren bürokratlar hakkında suç duyurusunda bulunmak zorunlu hale gelmiştir.
Trakya ve ülkenin enerji ihtiyacı olmadığını beyan eden yetkililerin Trakya’da enerji tesisi için çabalıyor olmalarını anlamakta zorlanıyoruz. Trakya toprakları enerji üretimi için uygun değildir ve bu tür planlamalara son verilmelidir.
Trakya Üniversitesi tarafından yapılmış olan ve 2004 yılında yürürlüğe giren Çevre Düzeni Planının İstanbul BŞB tarafından revize edilmiş halinin 26 ana maddesi Danıştay tarafından iptal edilmiştir. Geçen zaman içinde 2004 planının korumacı mantığı temel alınarak plan yeniden Trakyalıların da katılımıyla revize edilmelidir. Bu çalışma bölge insanlarının katılımı ile demokratik bir şekilde yapılmalıdır.
Bu planlamada; kentlerin imar değişikliğinden sağlıklı içme suyuna erişime, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesinden ormanların korunmasına, kent ve bölge ulaşım kararlarından kırsal kalkınmayı geliştirmeye kadar kamusal çıkarlar ilke olarak benimsenmelidir.
Bu planlamada; kentlerdeki hava kirliliği ile mücadele edilmemesi sonucunda dünyadaki en kirli on kentin sekizi ülkemiz coğrafyasında olmasının nedenleri iyi tespit edilerek bilim insanlarının önderliğinde buna çözüm bulunmalıdır. Ergene nehri etrafındaki kent konseyleri veya diğer çevre örgütleri gibi kurumların, doğamızı kirleten firmalara karşı dava açabilmesinin yolları araştırmalıdır.
BÜYÜKŞEHİR BİLİNMEZLİĞİ
Bir kentin coğrafi sınırları içindeki yönetimin tek kişiye verilmesi yerelleşmek değil yetkileri merkezileştirmektir. Tekirdağ, Büyükşehir olmasından kaynaklı sorunlar yaşarken diğer kentlerimizin de büyükşehir statüsüne alınmasının tartışıldığı günümüzde bunun yerellerde yaşayanlara sorulmaması antidemokratiktir. Evrensel kural ve anayasal hak olan yerellerin yerel güçler tarafından yönetilmesi ilkesine de ters olan bu uygulama kırsal alanların özerk varlıklarını ele geçirme harekâtı olarak anlaşılmaktadır. Doğasından suyuna, merasından okuluna, deresinden çeşmesine kadar hepsinin merkezi bir ele verilmesi söz konusudur. Bu durumu Kent Konseyleri tartışarak ve Trakyalılara tartıştırarak ortak akıl üretmeli ve yetkili birimlere iletmelidir”
Yavuz Göktaş